Almanya’dan köyüne iznini geçirmek üzere gelen Güldane Mahmut ile tanışır. Almanya düşleriyle yaşayan Mahmut, para ve arazi karşılığında Güldane’ye evlenme teklifi eder. Evlenip Almanya’ya giderler. Para biriktirmekten başka bir şey düşünmeyen Güldane kocasını terkeder.
Mahmut tek başına yabancı bir ülkede aylak aylak gezer ve alkollü iken polisler onu eve getirir. Tekrar barışırlar ve Güldane hamile kalır. Mahmut karısına ilgisiz davranır. Kocasının bu tavrına ve özellikle de kendini bir makine haline getiren düzene
karşı isyan eder.

Antik kültürleri, imparatorlukları, mitolojileri ve yaşanmış görkemiyle dünyada eşi benzeri olmayan Anadolu’nun 10 binyılı aşan bir geçmişten kalma egzotik mekanları ve insanları arasında yaşanan bir müzikal yolculuk! Zengin kültürleri büyüleyici çevre de filmin
şiirsel anlatımı ile tamamlıyor.

1937 – 38 Dersim harekâtıyla birlikteailelerinden alınarak rütbeli askerlere evlatlık verilen kızlar, Huriye ve Fatma’nın ailelerine kavuşma sürecini anlatan belgeselde yapılan röportajların yanı sıra, şimdiye kadar gün yüzüne çıkmayan pek çok gerçek, belge ve fotoğraf da yer alıyor.

Kalabalık ve gürültülü bir barda hiç konuşmadan geçen gecenin sonunda Zeynep, Onur’un işitme engelli olduğunu öğrenir. İşiyle, ailesiyle sorunlar yaşayan Zeynep, yaşadığı çevreyi sorgularken birazda bilmediği bir dünyanın merakıyla unuttuğu ceketini bahane ederek Onur’u görmeye gider.

Cumhuriyetçi çizgide bir gazetenin editörüyle yapılan bir iş görüşmesinin can sıkıcı finalinde ilk kez karşılaşan Büşra ile gazeteci-yazar Yaman Göktuğ’un yolu Yaman’ın olay çıkardığı bir televizyon programının sonrasında tekrar kesişir. Bu karşılaşmalar Büşra ve Yaman’ın içinde, özlerindeki benzerliğe göre değer kazanan bir yakınlaşmaya yol açacaktır.Önyargılar, çevre baskısı, ve tüm bunların yaratacağı absürd komik engellerle dolu bir macara başlar. Büşra ve Yaman birbirlerine karşı yalnızlıkarını ne
kadar gizleyebilecektir?

İsmail Khatibs’in 12 yaşındaki oğlu Ahmed 2005 yılında Jenin Mülteci Kampında İsrailli askerler tarafından vurulunca, Filistinli olan İsmail, oğlunun organlarını İsrailli çocuklara bağışlamaya karar verir. İki yıl sonra bu çocukları aramak için yola çıkar. „Jenin’in Kalbi“, insani bir jestin hikayesi.

Büyük umutlarla büyük arayışların peşinden yurtlarını terketti insanlar. Tunçel Kurtiz Berlin İstanbul hattında, büyük acılar, büyük kayıplarla donanmış bir ölüm yolculuğu ve umutlarını E5’e dökerek ve belki de soldurarak sevgilerini anlatırlar hikayelerini.

Sağ kalanlar vardıklarında yurtlarına, en az Odysseus kadar yabancıdırlar ülkelerine.

Cenaze firması sahibi genç kadın, 97 kiloluk tabutu uçağın kargo bölümüne yerleştirirken, „gelirken yukarıdaki koltuklarda oturuyorlardı, şimdi ise bagajda geri dönüyorlar„ diyor. Geliyorlar ve cenazeleri bagajda geri gidiyor. Tunçel Kurtiz anlatımı ile gerçekleşen belgesel, 2003 yılında Türkiye/Almanya Film Festivali Jüri Özel Ödülünü aldı.

1930lar, Zonguldak...29 Ekim gecesi Cumhuriyet balosu yapılmaktadır. Bu küçük, sıkıcı kömür kentine iki ay önce taşınan maden mühendisi Halit, eşine az rastlanır güzellikteki karısı Mükerrem, Halit’in kız kardeşi ve sığıntısı Seniha da davetlilerin arasındadır. Filmde, bir adamın iki kadın arasındaki anlaşmazlık karşısında nasıl kalakaldığı da gözler önüne seriliyor.
Zeki Demirkubuz’un Nahit Sırrı Örik’in romanından uyarladığı „Kıskanmak” olayı ve karakterleri kurgulaması ve roman tekniğini uygulamasındaki başarısıyla son yıllar da yapılan en iyi dönem filmi.

Sara Khoshjamal, genç kadın, Olimpik Oyunlara katılma hakkı kazanmış ilk İranlı sporcudur. Disiplini taekwondodur. Genç Müslüman kadın için büyük bir şahsi başarı olmakla beraber, İran’da eşit haklar ve özgürlük için savaş veren tüm kadınlar için de büyük bir adımdır bu büyük başarı.

Mahpeyker, çocuk yaşında esir kafilesiyle İstanbul’a getirilip bir ailenin yanına evlatlık olarak verilir. Sultan Ahmet, Mahpeyker’le bir araya gelmesini büyükanne ve annesinin engellediğini öğrendikten sonra kendisine söylenenlere inanmakla hata yaptığını anlayıp ayrılmamak üzere Mahpeyker’le bir araya gelir... Genç kızın Osmanlı İmparatorluğu’nu yönetme gücünü elde edecek seviyeye tırmanışının hikayesi.

Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Murathan Mungan ve Aslı Erdoğan – Türkiye’nin en tanınmış edebiyatçılarından. Almanya’da ise isimleri neredeyse hiç duyulmamış. Filmin odak noktası bu edebiyatçıların fikirleri, etkileri ve algıları.

Fırtınalı bir hayat yaşamış ama 70 yaşına karşın hala durulmamış, ideallerine bağlı bir ressam, kalp krizi geçirdikten sonra işini bırakan, sümüklü böcek besleyip sakin bir yaşam sürmeye çalışan bir avukat,

mesleğini yapmaktan sıkılmış,karısı tarafından da terk edilmiş
bir doktor, hayata karşı tek başına direnen, yalnızlığı bir yaşam tarzı haline getirmiş bir iş kadını. ’Siyah Beyaz Bar’ onların sığınabilecekleri son limandır. Kimseye taviz vermeyen, alıngan ama dünya tatlısı Faruk barın sahibidir. Dostluk ve duyarlılık üzerine sıcak bir film.

Yeşil umudun rengi. Yeşil İslamiyet’in rengi. Yeşil, 2009 yılında İran’daki devrim hareketinin rengi. „Yeşil Dalga“ belgesel-kolaj stilinde, başkanlık seçimlerindeki protestoları ve rejim tarafından olayların şiddet ile bastırılmasını anlatıyor. Almanya da yaşayan İran kökenli yönetmen Ali Samadi Ahadi Salami Aleikum adlı başarılı sinema filmi ile sonra animasyon ve harika anlatımı olan bu belgesel ile 2010 yılında Alman İnsan Hakları Ödülü’ne layık görülmüştür.

Celal ile Sevilay 15 yıldır evli, ancak mutsuzdurlar. Celal’in işleride pek iyi gitmemektedir. Tek Eğlencesi pavyonda Sibel Ceylan’ı dinlemektir. Ancak bu eğlencesi başına dert açacaktır. Sevilay, babasının Almanya’dan gönderdiği paraları kocasından saklar ancak Celal bu sırrı öğrenir ve planlar yapar. Taylan Biraderler, Engin Günaydın’ın senaryosu ile bir kara mizah harikası yaratmışlar.

Bülent, Murat, Fatoş ve Çiğdem’in ortak yönleri çocukluklarını ve gençliklerini Almanya’da geçirmiş olmaları. İstanbul’da yaşamak, hepsi için kendi kararı değildi. Martina Priessner’in etkileyici belgeseli, hayatlarındaki inişleri ve çıkışlarından, gelecek için ümitleri ve hayallerinden bahsediyor. Film, entegrasyon tartışmaları başlamadan gerçekleşmiş olsa da, tartışmalara ironik bir katkı gibi.

Yusuf Kurçenli, son filminde 19. yüzyılın sonunda Karadeniz’de yaşayan Müslüman Esma ile gizli bir Hıristiyan olan Mustafa’nın aşk hikayesini anlatıyor. Esma ile Mustafa için gelecek, ancak birlikte olduklarında anlamlıdır. Ne var ki, Mustafa’nın dini bu aşka engeldir.
Aşk ve karadeniz dolu bir dram.

İstanbul Goethe Enstitüsü Avrupa Birliği „Cultural Bridges” programının finansal desteği ile, geniş kapsamlı bir kültür projesi gerçekleştiriyor. Goethe Enstitüsü’nün son yıllarda organize ettiği en büyük uluslararası edebiyat projelerinden biri olan film Türkiye’den başlayarak Brüksel’de son buluyor.